Açık Ol Ey Belediye!
Sürekli “sürdürülebilirlik”, “sürdürülebilir dünya” deyip duruyoruz. İyi tamam hoş da, biz “sürdürülebilir” olmaya kendimizden, kendi sokağımızdan başlamazsak bu dünya nasıl sürecek?
Sürekli “sürdürülebilirlik”, “sürdürülebilir dünya” deyip duruyoruz. İyi tamam hoş da, biz “sürdürülebilir” olmaya kendimizden, kendi sokağımızdan başlamazsak bu dünya nasıl sürecek?
Bu köşe yazısı 25 Ekim 2022 tarihinde Posta Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Daha sokağımızı yöneten, temizleyen, düzene sokan belediye sürdürülebilir olmazsa… Yani kaynakları doğru kullanmazsa, herkesi kapsamazsa, toplumdaki eşitliği gözetmezse, şeffaf olmazsa, hesap vermezse, ona emanet ettiğimiz kaynakları israf ederse, kadını-erkeği-çocuğu-engelliyi-yaşlıyı yani her katmanı hesaba katmazsa ve ortak aklı hiçe sayarak kendi bildiğini okursa… Nasıl sokağımız ve dolayısıyla şehrimiz sürebilir/sürdürülebilir olur Allah aşkına?
Dünyanın sürebilmesi için işe tam da kendi belediyemizden başlamak gerekiyor. Bir belediye yani bir şehir değişirse bir ülke; bir ülke değişirse tüm dünya değişiyor.
Büyükşehirler İrdelendi
Tam da bu noktadan yola çıkarak Türkiye’nin tüm büyükşehir belediyelerini mercek altına alan ve hepimizi de belediyeleri irdeleyip kendi sokağımıza, kendi şehrimize, kendi ülkemize, kendi dünyamıza sahip çıkmaya davet eden bir rapor hazırlamış Argüden Yönetişim Akademisi. Bunun olabilmesi için de önce kendimize sahip çıkmamız gerektiğini ortaya koymuş. Yani kendi haklarımıza…
Akademi; Türkiye’de seçimle başa gelmiş tüm büyükşehir belediye başkanlarını kapsayan bir “iyi yönetişim” karnesi hazırlamış. Tam 337 gösterge üzerinden 27 büyükşehir belediyesinin bu ülkeye ne kadar ve nasıl hizmet ettiğini gözler önüne sermiş. “Büyükşehir Belediye Yönetişim Karnesi”nin (BBYK) en önemli rolü, vatandaşlara bu rehbere bakıp hangi belediye ne yapmış açıkça görebilmesini ve değerlendirebilmesini sağlaması. Yani tam anlamıyla vatandaşla belediye arasında köprü kurması. İkisini de uyandırarak harekete geçirmesi.
Temeli Güven
“İyi yönetişim nedir diye sorduğumuzda, arkasındaki asıl cevap güvendir. Toplumun kurumlara olan güveni temel esastır” diyor Argüden Yönetişim Akademisi’nde Yerel Yönetişim Uzmanı olan, Proje Koordinatörü Dr. İnan İzci. Güven oluşturabilmek için de bir büyükşehir belediyesinin her şeyden önce şeffaf ve hesap verebilir olması gerektiğini söylüyor. Peki güven neden mi gerekli? “Yerel yönetimin riskleri yönetebilmesi ve kaynakları bu riskleri hesaba katarak doğru kullanabilmesi için. Mesela hep depremden bahsediyoruz. Güvenilmeyen bir belediye nasıl depreme dayanıklı binalar yapmak için halkı ikna etsin, riski yönetebilsin?” diyerek açıklık getiriyor İnan Bey bu soruya.
Şeffaf Olan İyi Yönetir
Bir büyükşehir belediyesinin şeffaf olması tabii ki çok önemli. Ama sadece kendine emanet edilen kaynakları nasıl kullandığını açıklaması açısından değil. Aynı zamanda ortak aklı kullanması, yani ilgili her kurumla/kuruluşla istişare ederek katılımı sağlaması açısından da hayati önemde. “İyi yönetişim” kültürü ancak büyük şehirde beraber yaşayan insanların fikirleri hesaba katılarak oluşabilir. Ancak bu şekilde bir yönetim; insanların yaşamlarını, yaşam kalitesini merkeze aldığını ortaya koyabilir.
“Büyükşehir belediyeleri her 5 yılda bir stratejik plan yaparlar ve bunu ilk 6 ayda açıklarlar. Biz de bu planları hazırlarken ne kadar kapsayıcı olduklarına ve mevzuatlara ne kadar uyduklarına baktık. Tabii açıkça paylaştıkları bilgiler üzerinden” diyerek, bilgilendirme kalitesinin de önemini vurguluyor Dr. İnan izci. “Seni seçen insanlara ne kadar çok bilgi verirsen, sana o kadar güvenirler” diyor.
Ne Kadar Tutarlıyız?
Düşünün, herkes her yerde sürekli sürdürülebilirlikten bahsediyor ancak Türkiye’de 27 büyükşehir belediyesinin 23’ü stratejik planında sürdürülebilirlikten bahsederken; sadece 4 tanesi Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilirlik Kalkınma Hedefleri’ne referans veriyor. Bu ise; dünyayla ve Türkiye’nin de imzaladığı uluslararası yükümlülüklerle uyumlanmak açısından son derece önemli bir eksik. Dahası; maalesef sadece 2 tanesi sürdürülebilirlik faaliyetlerinin bu hedeflerle ne kadar uyumlu olduğunu sorgulayıp ortaya koyuyor. Peki küresel arenada imzaladığımız ve uymaya söz verdiğimiz hedefleri, tam da hayata geçirilmesi gereken sokakta/yerelde uygulamazsak nasıl hayata geçirebiliriz?
Hesap Verilebilirlik Hayati
Büyükşehir Belediye Yönetişim Karnesi (BBYK) maalesef üzücü gerçekleri ortaya koyuyor. Mesela 27 büyükşehir belediyesinden sadece 15’i kreş hizmeti sağlıyor. O zaman o şehirdeki kadınlar nasıl çocuklarını bırakıp da çalışabilsin? Toplumsal eşitlik nasıl sağlansın?
Sadece 19 tanesi vatandaştan gelen şikayetleri açıkça paylaşıyor. Dahası, yalnız 10 belediye bu şikayetlerin niteliğini ve nasıl değerlendirdiğini açıklıyor. Yani aslında sadece 10’u vatandaşı kale alıyor.
Yalnız 3 belediye kendi çalışanlarıyla ilgili kurum içi şikayetler konusunda harekete geçtiğini ortaya koyuyor. Bu durumda kim o yerel yönetime kim nasıl güvensin?
Kısacası Argüden Yönetişim Akademisi, vatandaşları Anayasal haklarını kullanarak yerel yönetimlerden kendilerine hizmet etmelerini talep etmeye teşvik ediyor. Belediyeleri de “gönül belediyeciliği” yapmaya, millete hizmet etmeye itekliyor. Yani demokrasiyi her evde, her sokakta, her şehirde, dolayısıyla tüm ülkede hayata geçirmeye çalışıyor. Bu hizmet için sonsuz teşekkürler Argüden.