“Vatandaş Bakışıyla İstanbul İlçelerinin Belediye Yönetişim Karnesi” adlı çalışmanızı kısaca anlatabilir misiniz? Çalışmanızın çıkış noktası nedir? Bu çalışma ile neyi amaçlıyorsunuz?
Sürdürülebilir bir dünya ve kaliteli yaşam en başta gündelik hayat içerisinde, kendi yerelimizde ne olduğu, ne yapıldığı ve bizlerin bu konulardaki tavrına bağlı olarak şekilleniyor. Belediyeler vatandaşların yaşam alanlarını en fazla ve doğrudan etkileyen kamu kurumlarıdır. Bu nedenle, belediyelerin yerel düzeyde neyi, neden ve nasıl yaptığı belirleyici etkiye sahip. Bizim çalışmamız bu bakış açısına dayanarak ortaya çıktı ve geliştirildi.
İyi yönetişim tüm paydaşların güven duyduğu kurumlar ve bu kurumların sürdürülebilirliği için gerekli süreçler ve kültürün benimsenmesidir. İyi yönetişim, bütün yönetim süreçlerinin katılımcı, şeffaf, hesap verebilir, sorumlu, adil, tutarlı ve etkili bir şekilde yapılmasını içerir. Paydaşların güveninin kazanılması ancak karar süreçlerinde kurumun kararlarından etkilenen paydaşların çıkar ve beklentilerini adil ve kapsayıcı bakış ile gözetilmesi; kaynak kullanımında ve karar almada sorumlu ve katılımcı bir anlayışın benimsenmesi; kararlar alınmadan önce nedenlerinin ve olası sonuçlarının, karar sonrası ise gerçekleşen etkilerinin şeffafça ve veriye dayalı olarak paylaşılması; alınan kararların etkililiği ve verimliliği ile ilgili hesap verilmesi; tutarlı, entegre ve sürekli gelişime açık bir anlayışın benimsenmesi ile gerçekleşir.
Belediyelerde iyi yönetişim ise vatandaşların demokratik temsilini ve katılımını içeren, faaliyetlerin idari ve mali olarak şeffaf şekilde yapılmasını öngören, farklı kesimlerin ihtiyaç ve taleplerini kapsayabilen bir yaklaşımın hayata geçirilmesi ile sürdürülebilir kalkınma ve kaliteli yaşam hedeflerinin gerçekleştirilmesine hizmet eder. Başka bir ifadeyle, belediyelerde karar süreçlerinin olabildiğince kanıta dayalı, farklı görüş ve talepleri kapsayan, kaynakları doğru önceliklere göre etkin ve verimli şekilde kullanan iklim ve kültürün mevcut olduğu ortamı tanımlıyor.
“Vatandaşın Bakışıyla: İstanbul İlçelerinin Belediye Yönetişim Karnesi” projesi genel olarak Türkiye’de, özel olarak ise İstanbul’da yerel demokrasiyi, kapsayıcı sürdürülebilir kalkınmayı ve yaşam kalitesini güçlendirmek için yürütüldü. Proje kapsamında, uluslararası iyi yönetişim ilkeleriyle uyumlu ve sürekli gelişimi sağlayacak biçimde, belediyelerin iyi yönetişim ilkelerini nerede ve ne kadar uyguladığını yansıtan bir çalışma gerçekleştirildi. Karneler ilçelerde iyi yönetişim kültürü, işleyişi ve niteliğini ölçmeye dayalı olarak oluşturuldu.
İstanbul’un iyi şekilde yönetilmesi ve sürdürülebilir bir şehir olmasının yolu mahallelerden başlayarak, ilçe ve il düzeyinde iyi yönetişim ortamının tesis edilmesinden geçiyor. Karnelerin başta vatandaşlar, sivil toplum kuruluşları, muhtarlar ve belediyeler tarafından kılavuz olarak kullanılmasını ümit ediyoruz. Sürdürülebilir bir dünya ve kaliteli yaşam için aktif vatandaşlığın gündelik yerel hayata yansımasının önemine inanıyoruz. Bu nedenle de yönetişim karnesini vatandaş merkezli bir model üzerine inşa ettik.
Çalışmanızın sonuçlarından bahsedebilir misiniz? İstanbul’da bulunan ilçelerin karnelerini genel anlamda nasıl değerlendirirsiniz?
Araştırma sonuçlarına göre, İstanbul İlçe Belediyeleri’nin iyi yönetişim karne notları 1000 puan skalası üzerinden 650 puan altında kalıyor. Yani, iyi yönetişimin İstanbul’da gelişmesi için yapılabilecek birçok şey bulunuyor. Her ilçe belediyesi farklı alanlarda gelişim için değişen derecelerde çaba göstermeli. Özellikle yaklaşan yerel seçimleri göz önünde bulundurunca, bu çabaların artmasını bekliyoruz, çünkü iyi yönetim ancak güçlü bir iyi yönetişim ortamı ve ikliminde mümkün olabilir. Belediyelerin kendi misyon ve hedeflerini gerçekleştirmeleri en başta iyi yönetişim ilkelerini anlamaları, içselleştirmeleri ve kullanmalarına bağlıdır.
Karneler iyi yönetişimi ilçe belediyeleri bazlı olarak, kuşbakışı ve entegre bir çerçevede gösteriyor. İlçe karnelerini bütün olarak değerlendirmek ise İstanbul geneline özgü, ortak güçlü ve zayıf yanları tespit etme imkânını sunuyor. Objektif olarak topladığımız ve analiz ettiğimiz verilere göre, 625-650 puan arasında sadece 3 belediye bulunuyor: Bunlar alfabetik sıra ile Avcılar, Bağcılar ve Kadıköy Belediyeleri. Buna karşın Ataşehir, Bakırköy, Beşiktaş, Beyoğlu, Çekmeköy, Esenler, Fatih, Güngören, Kağıthane, Küçükçekmece, Maltepe, Sancaktepe, Sultangazi, Şişli ve Tuzla belediyeleri kendilerine 500-625 puan aralığında yer bulabiliyor. 325-500 puan aralığında ise, Arnavutköy, Bahçelievler, Başakşehir, Bayrampaşa, Beykoz, Beylikdüzü, Eyüpsultan, Gaziosmanpaşa, Kartal, Pendik, Sarıyer, Silivri, Sultanbeyli, Ümraniye, Üsküdar ve Zeytinburnu belediyeleri yer alırken, son üç sıra 325 puan altı ile Büyükçekmece, Çatalca ve Esenyurt belediyeleri tarafından paylaşılıyor.
Tamamıyla vatandaşın erişimine açık verilerin objektif ve şeffaf şekilde değerlendirilmesi sonucunda birtakım temel tespitlerimiz oluştu. İlk başta, belediyelerin yönetim süreçleri ve faaliyetlerinde veri/kanıt temelli karar, faaliyet ve iletişimin geliştirilmesi ciddi faydalar sağlayacaktır. Hangi kararların, ne tür gerekçelere dayandırılarak alındığı ve bunlar sonucunda nelerin yapıldığını ölçümlemek ilçelerin yönetimini daha etkili hale getirecektir. İkinci olarak, neredeyse tüm ilçe belediyeleri katılım için çeşitli yapılara sahip ve benzer faaliyetler yürütüyor. Ancak, katılımın niteliği ve etkisini analiz etmek pek mümkün olmadı. Mesela, 2017 yılı içerisinde 35 Kent Konseyi arasından sadece 3 tanesi kendi belediye meclislerine öneride bulunmuş. Bu açıdan bakınca, etki yaratmayan katılım ne kadar anlam lı ve önemli? Katılımın kapsayıcılığı ve etkisinin güçlendirilmesi ve etkin şekilde iletişiminin yapılmasını önemsiyoruz. Bir diğer tespitimiz, belediyenin karar, bütçe, uygulama ve sonuçlar ile bunların etkileri hakkında entegre düşünme yaklaşımına daha fazla önem verilmeli. Entegre düşünce sistemi, stratejik planlama ve performans yönetiminin omurgasını oluşturuyor. Son olarak, belediyeler yürütmüş oldukları faaliyetleri ve bunların sonuçlarını verilere dayanarak ölçmek ve paylaşmak hususunda ilerleme kaydetmeli. Ölçülemeyen performans geliştirilemiyor. Belediye performansını ölçmek, kıyaslamak ve bundan yola çıkarak sürekli öğrenmek ve gelişmek ilçelerde kalkınma ve yaşam kalitesinin artmasına hizmet edecektir.
Çalışmanızda iyi bir yönetişim için politik ve yasal düzenleme önerilerinde bulunduğunuz bir bölüm var. Belediyelerde bu anlamda gördüğünüz eksiklikler neler?
Genel olarak baktığımızda, mevcut yasal düzenlemeler iyi yönetişimi belediyelerde hayata geçirmek için oldukça yeterli durumda. Belediye ve mali yönetim kanunları ile bilgi edinme hakkı gibi çeşitli ek düzenlemeler, iyi yönetişime ait olan birçok yapı ve aracın kullanımını öneriyor. Fakat asıl eksiklik mevzuatın uygulanması ve içselleştirilmesinde. Bu açıdan siyasi partiler, belediye yönetimleri, sivil toplum kuruluşları ve en önemlisi vatandaşların uygulama için çaba göstermesi yerinde olacaktır. Karne bu açıdan büyük öneme sahip. Çünkü farklı süreç ve alanlarda iyi yönetişim ilkelerinin nasıl kullanılabileceği konusunda yönlendirici nitelik taşıyor. Projemiz ile iyi yönetişimin uygulamada güçlendirilmesini hedefledik. Hem bir model hem ölçümleme yaklaşımı hem de yönlendirici bir kılavuzu içeriyor.
Bunlarla beraber, birtakım ek düzenlemeler ile uygulamanın kolaylaştırılması da söz konusu. Belediyelerin temel karar süreçlerinde istişare ve katılımı zorunlu kılacak ufak mevzuat eklemeleri yapılabilir. Özellikle belediye meclis komisyonlarının daha kapsayıcı ve şeffaf kılınmasına özen gösterilebilir. Örneğin muhtarlık kurumu mahalle düzeyinde yönetişim için daha etkin kılınabilir. 20 yıldan bu yana gündemde olan İdari Usul Kanun Tasarısı taslağı gözden geçirilerek TBMM’ye sunulmalıdır. Bu kanunda, vatandaşların kamu hizmet ve yatırımlarıyla ilgili önceden bilgi sahibi olarak katılım için gerekli hazırlıkları yapmasına imkân sağlayacak koşullara yer verilmeli.
Araştırmada bir de paydaş bazlı aksiyon önerileri bulunuyor. Bu çerçevede yurttaşların, merkezi yönetimin ve medyanın alması gereken aksiyonlar neler?
Vatandaşlar öncelikle belediye işleyiş ve faaliyetlerine yönetişim temelli bakma, katılma ve hak arama anlayışını geliştirmeli. Bunu kendi yaşamlarını etkileyen konular üzerinden yapmalılar. Her paydaş, belediyelerden sadece hizmet bekleyen ve talep eden bir anlayıştan, aktif şekilde katılan, sorumluluk alan, denetleyen ve katkı sunan bir pozisyona geçmeli. Sivil toplum kuruluşları da belediyeler ile ilişkilerinde benzer bir bilinç ve pozisyon üzerinden hareket edebilir. Bu konuda vatandaşları tekil ve grup olarak destekleyebilirler. Ayrıca belediyeler ile etkileşime girerken iyi yönetişim ilkelerini yönlendirici olarak ele alabilirler.
Merkezi yönetim belediyelerde veri temelli, katılımcı ve entegre şekilde yönetişimin güçlenmesi için yasal düzenleme, denetleme, kapasite oluşturma, koşullu finansman ve iyi uygulama transferi gibi çeşitli çalışmalar yapabilir. Kamusal alanda belediyelerin yapı, işleyiş, görev ve sorumlulukları hakkında vatandaşlara yönelik bilgilendirme ve yönlendirme gerekiyor. Böylece hem vatandaşların ihtiyaçlarının etkin şekilde karşılanmasına hem de demokratik denetime katkı sunulabilir.
Medya ise yerel yönetim süreçlerini ilgilendiren konularda verilere dayanan, objektif ve iyi yönetişim anlayışını destekleyen haberler yaparak bu gelişimi özendirmeli ve ayrıca kamu adına denetim yapmalıdır. Vatandaşların, sivil toplum ve diğer paydaşların beklentilerini ve sorunlarını tarafsız, somut olgulara/kanıtlara/verilere dayanarak kamusal alana taşımalı. Genel olarak, toplumu iyi yönetişim kültürü ve uygulamaları konusunda bilgilendirmeli, teşvik etmeli ve yönlendirmeli.
Son olarak, EKOIQ’nun odak noktası olan sürdürülebilirliğe gelelim. Çalışmanıza göre, belediyelerin sürdürülebilirlik kavramı ile ilişkisi nasıl şekilleniyor? Bu ilişkinin ölçümünde hangi tür metrikler kullandınız? Ve sürdürülebilirlik alanında en başarılı yaklaşımı hangi belediyeler hangi uygulamaları ile sergiliyor görünüyor?
Belediye Yönetişim Karnesi içerisinde yedi ilkeden birisi Sorumluluk ve Duyarlılık. Sürdürülebilirlik yaklaşımının belediyelerde farklı açılardan mevcudiyetini ölçtük ve puanladık. Sürdürülebilirlik alanıyla ilgili 10 gösterge kullandık. Örneğin, 12 ilçe belediyesi vizyon veya misyonlarında sürdürülebilirlik kavramına yer vermiş. Yani, kendilerinin kent yönetimi anlayışında söylem boyutunda bu kavrama büyük bir öncelik vermiş. Buna ek olarak, 21 belediye stratejik planlarında sürdürülebilirlik ile ilgili hedefler tanımlamış. Bu belediyeler arasında sürdürülebilirlik alanında yaptığı harcamaları paylaşan ise sadece sekiz belediye bulunuyor. Entegre bakış açısında uygun olarak sadece üç belediye 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Vizyonu’na yaklaşan plan veya çalışma yürütmüş. Bütün olarak baktığımızda ise İstanbul ilçe belediyelerinin büyük bir kısmında sürdürülebilirlik kavramına dair bir farkındalık var. Buna rağmen, gelişim için ciddi bir boşluk da mevcut. Sürdürülebilirlik yaklaşımı ve kalkınma hedefleri bütün belediyelerin gündemine alması gereken önemli bir konu.
Yaptığımız araştırma kapsamında sürdürülebilirlik alanında en dikkat çeken Kadıköy Belediyesi oldu. Kadıköy Belediyesi, 2010 yılında hazırladığı “Sürdürülebilir Enerji Eylem Planı” ile iklim değişikliğine karşı ilçe genelinde ve belediye öncülüğünde alınabilecek önlem ve faaliyetleri planlamış. Bu çalışmanın devamı niteliğinde yürütülen “Kadıköy Bütüncül ve Katılımcı İklim Eylem Projesi” ile de iklim değişikliğinin etkilerinin ilçe genelinde bütüncül yaklaşım ve katılımcı yöntem ile azaltılması hedefleniyor. Kentsel sürdürülebilirlik amacı ile iyi yönetişim yaklaşımını birleştiren söz konusu çalışma önemli bir örnek teşkil ediyor. Elbette, planların uygulanma düzeyleri ve elde edilecek sonuçlar bu çalışmaların nihai başarısını tayin edecektir.
İlgili Kişiler