Katılımcı Demokrasi: STK’ları Güçlendirme Önerileri
Geleneksel olarak insan hakları, hiç kimsenin cins, renk, ırk, dil, din, sosyal sınıf ya da politik inançlarından ötürü ayrımcılığa uğramaması temel ilkesine dayanır. Demokrasi ise genel olarak oy verme hakkı, girişim özgürlüğü, inanç özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğü ve benzeri haklarla tanımlanır.
Oysa artık insan hakları da, demokrasi de bunların ötesine geçiyor. Artık esas olan, insanların geleceklerini biçimlendirmede söz sahibi olması, küresel karar alma süreçlerine katılabilmesidir. Modern çağın insan hakları ve demokrasi kavramlarının içeriği budur. Yönetim kavramından, katılımı ve karşılıklığı ifade eden “yönetişim” kavramına geçişin temelinde de bu dönüşüm vardır. İyi yönetişimin gerektirdiği temel öğeler tutarlılık, sorumluluk, hesap verebilirlik, adillik, şeffaflık, etkililik ve katılımcılık olarak özetlenebilir.
Demokrasinin ilk uygulanmaya başlandığı dönemlerde toplum yaşamını etkileyen konular, oy hakkına sahip olanlar tarafından topluca karara bağlanırdı. Bu anlamıyla “katılımcı” olarak nitelenen demokrasi, giderek “temsili” demokrasiye dönüştü; çünkü katılımcı sayısı da kararların karmaşıklığı ve çeşitliliği de artmıştı. Ancak temsilci çıkarları ile toplumsal çıkarların zaman zaman örtüşmemesi ve eğitim/iletişim alanındaki teknolojik gelişmelerle bilinçlenen kitlelerin toplumsal kararlara katılım isteğinin artması, XXI. yüzyılda bu trendi tersine çeviriyor: yeni bir şekle bürünen katılımcı demokrasi ağırlık kazanıyor. Katılımcı demokrasi için kararların alınmasında ise orantılılık ve yerindenlik gibi kavramlara, hukukun üstünlüğü, hızlı çalışan bir yargı sürecinin oluşturulmasına özen gösterilmesi gerekiyor.
Yazarlar
Dr. Yılmaz Argüden
Mütevelli Heyeti Başkanı
Fikret Toksöz
Proje Danışma Kurulu Üyesi
Dr. Fatma Öğücü Şen
Araştırma Direktörü
Tuba Dokur
Dijital İletişim